Bildiri Arşivi

YAŞASIN 1 MAYIS!

 
 

ÖZEL SAYI:1 | 25 NİSAN 1997

 

Emekçi sınıfların birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’ta alanlarda kucaklaşalım!

 

Bağımsızlık, Demokrasi, sosyalizm için; halkın eşit, özgür ve onurlu yaşamı için; savaşın, zulmün, sömürünün, yoksulluğun olmadığı bir ülke için sesimizi birbirimize katalım!

 

Yarınlarımız için, çocuklarımıza yaşanılası bir dünya bırakmak için, tüm dünya emekçi sınıflarıyla kucaklaşmak için, 1 Mayıs’ta alanlara çıkalım.

 

12 Mart’ı 12 Eylül’leriyle; cuntaları, generalleri, MGK’larıyla; işkencecileri, katilleri ve DGM’leriyle; kontrgerillaları ve çeteleriyle geleceğimizi karartanlardan hesap sormak, geleceğimize sahip çıkıp aydınlatmak istiyorsak;1 Mayıs günü taleplerimizle, sloganlarımızla, faşizme, emperyalizme, kontrgerillaya, çetelere olan öfkemizi haykıralım, sesimizi yükseltelim!

 

ÇETE DEVLETİNE KARŞI HALKIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİNİ YÜKSELTELİM!

 
 
 

Yasama ve yürütme yetkisinin MGK’da, yargı yetkisinin DGM’lerde olduğu bir düzen istemiyoruz!

 

MGK KAPATILSIN, DGM’LER KAPATILSIN!

 
 
 

Gözaltında kayıplara, işkenceye, yargısız infazlara, faili meçhul cinayetlere, her türden baskı, yasak ve hak gasplarına karşı sesimizi yükseltelim!

 

Cezaevlerindeki faşist baskı ve saldırılara karşı bedenlerini siper eden tutsakların direnişine destek verelim.

 

SUSMA, SUSTUKÇA, SIRA SANA GELECEK!

 
 
 

Dinsel gericilik, devlet eliyle beslenmiş, büyütülmüş ve örgütlenmiştir. Bugün resmi ideolojinin laik-anti-laik tartışmaları bir demagojiden ibarettir. Dinsel gericiliğe karşı halkın mücadelesini örgütleyelim. Din ve vicdan özgürlüğünün her türlü istismarına karşı çıkalım. Halkımızı Ortaçağ karanlığına sürüklemek isteyenlerin gerçek yüzünü teşhir edelim. Sivas’ta 37 aydınımızı diri diri yakanları unutmadık!

 

DARBE GERİCİLİĞİNE KARŞI ÇIK!

 

HALKLARIN MÜCADELESİ DARBE-ŞERİAT İKİLEMİNE SIKIŞTIRILAMAZ!

 
 
 

Yüzyıllardır baskı, soykırım, asimilasyona; sürgün ve işgal politikalarına maruz bırakılan Kürt halkı; bugün yine her türlü kirli savaş yöntemleriyle karşı karşıyadır. Kürt halkı üzerindeki yeni sykırım ve kirli savaş yöntemlerine dur diyelim!

 

KÜRDİSTAN’DA KİRLİ SAVAŞA HAYIR!

 

YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ!

 
 
 

Yılda 25 milyar dolarlık geliriyle, Kürt halkına ve emekçilere karşı finanse eden çete devleti, insanlık karşısında suç işliyor. Gençlerimizin ve insanlığın zehirlenmesine karşı çıkalım.

 

UYUŞTURUCU TİCARETEİNE VE SAVAŞ RANTINA HAYIR!

 
 
 

Ücretlerimizden, maaşlarımızdan, okul harçlarımızdan kesilen paraların, kirli savaşa harcanmasına sessiz kalmayalım.

 

SAVAŞA DEĞİL, EĞİTİME VE SAĞLIĞA BÜTÇE!

 
 
 

Grevli-toplu sözleşmeli sendikal haklar için sokaklara, meydanlara yürüyelim.

 

İŞÇİ-MEMUR ELELE, MÜCADELEYE!

 

ÖRGÜTLENME HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ!

 
 
 

Özelleştirme; işsizliğe, örgütsüzleştirmeye, daha fazla hayat pahalılığına yol açacak sonuçlarıyla, sermayenin yeni bir saldırısıdır.

 

ÖZELLEŞTİRMEYE HAYIR!

 
 
 

Gençliğin bilimsel, demokratik ve parasız eğitim hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır. Depolitizasyon, faşist saldırılar ve gerici eğitime karşı gençliğin demokratik eğitim kavgasını alanlara taşıyalım!

 

YAŞASIN GENÇLİĞİN DEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİ!

 
 
 

HALKLARIN KURTULUŞU SOSYALİZMDEDİR!

 

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!

 

YAŞASIN 1 MAYIS!

 

BIJİ YEK GULAN!

 
 
 
 

TARİHÇE

 
 

DÜNYA’DA 1 MAYIS

 

Ütopik sosyalizmin temsilcilerinden, İngiliz sanayici Robert Owen, 1817 yılında kendi işyerinde 8 saatlik çalışma süresini uygulamaya başladığında, bu daha İngiltere’de bile benimsenmemişti. Ama “8 saatlik iş günü” düşüncesinin kıvılcımını çakılmış ve Amerika’ya da sıçramıştı.1884 yılında Amerika’nın Chicago kentinde Uluslararası İşçiler Birliği ile Amerikan İşçi Federasyonu, 8 saatlik işgününün işverenlere kabul ettirilmesi için harcanan yoğun çabalardan sonra, işverenlere 2 yıl süre tanıyor ve bu sürenin sonunda, 1 Mayıs 1886’da, tüm işçi örgütlerinin Chicago’da toplanmasını kararlaştırıyorlar.

 

1886 1 Mayıs’ı yaklaşırken Chicago’da, tepeden tırnağa silahlı polislerin, caddelerde gezen devriyelerin sayısı gittikçe artıyordu. Özel güvenlik kuvvetleriyle desteklenen Ulusal Muhafızlar sürekli alarmdaydı. İşveren kesiminin sözcülüğünü yapan “Chicago Trubüne” gazetesi savurduğu tehditlerinde; işçilerin kenti yakıp yıkmaya geleceğini, bunu önlemek için gerekirse Chicago’nun her sokak lambası direğinin işçi cesetleriyle süsleneceğini yazmaya kadar vardırıyordu. Bu gerginlik içinde 1 Mayıs’a gelindi.

 

1 Mayıs sabahı Chicago sokaklarını dolduran Amerikan işçileri, yanlarında eşleri ve çocuklarıyla yaklaşık 350 bin kişilik bir kortej halinde miting alanında doğru yürüyüşe geçtiler. Miting alanında işçi önderlerinin yaptıkları konuşmaların ardından miting olaysız bir şekilde dağılırken; Pinkerton Özel Dedektiflik Bürosu ajanlarından biri tarafından provokasyon amacıyla bir bomba atıldı. Patlamada bir polis yaralandı.

 

Bunun üzerine Ulusal Muhafızlar, kitle üzerine yaylım ateşi açarak saldırdılar. İşçiler, kadınlar, çocuklar, yaylım ateşi ve sopalar altında bağırıyorlar, sağa-sola kaçışıyorlar, birbirlerini çiğniyorlardı. Bu kargaşada 6 kişi hayatını kaybetti. Silahsız olan göstericiler, çaresizlik ve öfke içinde dağıldılar.

 

Ertesi gün, işveren kesiminin sözcülüğünü yapan bütün gazeteler, olaylardan işçileri sorumlu tutarak işçi önderlerine saldırıya geçtiler, halkı kışkırttılar. Tansiyonun en yüksek noktasında polis; sendika merkezlerini, işçi organlarını basarak darmadağın etti ve yüzlerce işçi önderi tutuklandı.

 

Bir buçuk yıl süren yargılanmadan sonra işçi önderleri Parsons, Spies, Engel ve Fisher; 11 Kasım 1887’de asılarak idam edildiler.

 

1888 yılında Amerikan Emek Federasyonu, her yıl 1 Mayıs’ta ülke çapında gösteriler yapma kararı aldı. İlk gösteri 1890 yılında yapılacaktı.

 

1889 Temmuz’unda Paris’te toplanan II. Enternasyonal, her yıl 1 Mayıs’ta tüm dünya işçilerinin birlik ve dayanışma içinde eyleme geçmesini, bu amaçla gösteriler düzenlemesini kararlaştırdı.

 

Böylece 107 yıldır dünya proletaryası, 1 Mayıs’ı “birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kutluyor.

 
 
 

TÜRKİYE’DE 1 MAYIS

 

Ülkemizde 1 Mayıs ilk kez 1906 yılında kutlandığı biliniyor. Ancak ilk büyük ve açık gösteriler 1921 yılından itibaren yapılmaya başlandı. Şefik Hüsnü’nün kuruculuğunu yaptığı İşçi Çiftçi Partisi’nin önderliğinde 1922 yılında yapılan ilk büyük yığınsal gösteride; İstanbul Saraçhane’de toplanan binlerce işçi, Hürriyet-i Ebediye Tepesi’ne kadar yürüdü.

 

1923 yılında İstanbul’da tütün işçilerinin, Adapazarı’nda savaş sanayii işçilerinin kitlesel gösterileri oldu. İstanbul’da dağıtılan bildiriler nedeniyle İstanbul Milletlerarası İşçiler Birliği kapatıldı, birçok işçi ve aydınla birlikte Şefik Hüsnü de tutuklandı.

 

1925 yılında çıkarılan bir yasa ile 1 Mayıs, “Bahar Bayramı” olarak yasallaştırılıp, dejenere edilmek istendi. 1927 yılından itibaren bu dejenerasyonun etkili olduğunu görüyoruz. Artık 1 Mayıslar, yığınsal gösterilerle ve alanlarda kutlanmıyordu.

 

1963 yılında Toplu İş Sözleşmesi, Grev, Lokavt ve Sendikalar yasalarının yürürlüğe girmesi üzerine sarı sendika TÜRK-İŞ; bu yasanın yürürlüğe girdiği 24 Temmuz günü olarak nü “İşçi Bayramı” olarak ilan etti.

 

1976 yılında Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu DİSK; 1 Mayıs’ın tüm dünyada İşçi Bayramı olduğunu, 1976 yılından itibaren Türkiye’de de İşçi Bayramı olarak kutlanacağını karar altına alıyor ve bundan sonra yapılacak toplu sözleşmelerde, 1 Mayıs gününün İşçi Bayramı olarak tatil kabul edilmesini ve bugünde herhangi bir nedenle işyerinde işçi çalıştırılamayacağını şarta bağlıyordu.

 

1976 yılında 1 Mayıs yığınsal gösterilerle kutlandı. İstanbul’da yapılan gösterilerde Taksim alanında toplananların sayısı 200 bini aşıyordu.

 

1977 yılında faşist MC hükümeti, yaklaşan seçimler ve yoğun toplumsal muhalefet nedeniyle, iktidarını kaybetmemek için kitlelerde yılgınlık yaratmayı amaçlayan bir politika sürdürüyordu. Toplumsal sol eğilimler giderek artıyordu. Buna karşın sivil faşist saldırılar giderek tırmandırılarak devlete yedekleniyordu.

 

1 Mayıs günü Taksim meydanında yapılan mitinge 500 bin kişi katıldı. Birbirlerini “sosyal faşist” ve “Maocu bozkurt” diyerek suçlayan iki sol fraksiyonun korteje girmesiyle iki grup arasında kavga başladı. Tırmanan gerilim sırasında kimliği tespit edilmeyen bir provakatörün havaya bir el ateş etmesi üzerine 1 Mayıs alanı, dört bir yandan çevrilen panzerler ve polisler tarafından ateş altına alındı. Çıkan panikte 36 kişi hayatını kaybetti.

 

12 Eylül’den sonra ilk kez 1988 yılında 1 Mayıs Sokak gösterilerine sahne oldu. Aynı yıl 30 Nisan’ı 1 Mayıs’a bağlayan gece İstanbul’da Devrimci Sol savaşçıları Salih Kul ve Öztürk Acari, kaldıkları evde polis tarafından katledildiler. 1989 yılı 1 Mayıs’ın yine yığınsal gösterilere dönüştüğü yıl oldu. İstanbul’un değişik semtlerinden Taksim meydanına doğru yürüyüşe geçen gruplara polis saldırdı. Tarlabaşı’nda kitle üzerine ateş açan polise göstericiler taşlarla karşılık verdi. Bu gösteride 18 yaşındaki Devrimci Sol sempatizanı işçi M. Akif Dalcı, polis tarafından alnından vurularak şehit düştü.

 

Sonraki yıllarda 1 Mayıs’ın alanlarda yığınsal gösterilerle kutlanması geleneği tüm baskı, yasak ve saldırılara rağmen devam etti. Geçtiğimiz yıl 1 Mayıs’ta, 1977’den bu yana en yoğun kitlesel katılımın gerçekleşmesinden rahatsız olan oligarşi, solun zaaflarından da yararlanarak yarattığı provokasyonla, üç devrimcinin katledilmesi, onlarca insanın yaralanmasıyla sonuçlanan saldırısı gerçekleştirdi.