Bildiri Arşivi

1 MAYIS’TA ALANLARA!

 

ÖZEL SAYI:1 | 1 MAYIS 2001

 

Tüm dünyada işçi sınıfı ve emekçi halklara yönelik saldırıların her boyutta tırmandığı bir süreç yaşıyoruz. 2000'li yıllarda emperyalist-kapitalist sistem, kapitalizmin zaferini ve ebediliğini ilan ederek sosyalizmin gelip geçici bir ütopya olduğunu beyinlere kazımak, sınıf mücadelesini bilinçlerden silmek istiyor.

 

Sınıf çelişkilerinin giderek keskinleştiği bir dünyada emperyalizm, sınıflar ortadan kalkmadan sınıf mücadelelerinin de sona ermeyeceği tarihsel gerçeği perdelemek için, saldırılarını işçi sınıfının ideolojisi üzerine yoğunlaştırıyor, sınıfı ideolojisiz bırakmaya çalışıyor.

 

İnsanlığın gözlerini boyamak için ortaya atılan globalleşme, küreselleşme, Yeni Dünya Düzeni, vb. kavramlarla artık sınıfların ve sınıf mücadelelerinin ortadan kalktığı propagandası yapılıyor. Oysa emperyalizmin globalleşme, küreselleşme gibi kavramların ardına sığınarak gerçekleştirmeye çalıştığı şey, 60 tekel bugün bütün dünyadaki sömürünün çevresini çizerken, kendi çıkarları doğrultusunda dünyaya yeni bir cephe kazandırmanın planını yapmakta, bir yanda zenginlik bir yanda yoksullaşmanın derin uçurumlarını yaratmaktadır.

 

2000’li yılların emperyalist-kapitalist dünyasında, bir yanda uzay teknolojisi ve baş döndürücü zenginlikler yer alırken, diğer yandan açlık sınırında yaşayan halkların içinde bulunduğu dram, insanlığın geleceğinin kapitalizm olmayacağını haykırmaktadır. Ancak emperyalist-kapitalist sistem kendi yarattığı yoksulluğu, kendi eseri bu insanlık dramlarını, “insani yardım” vb. görüntüleri ardında, kendi propagandasının malzemesi haline getirmeye çalışmaktadır.

 

Emperyalist-kapitalist sistemin dünyaya biçim verme adı altında sürdürdüğü saldırganlıklardan biri de, bölgesel savaşlara yol açan emperyalistler, sanki bu savaşları kışkırtan, başlatan, besleyen, yönlendiren kendileri değilmiş gibi, yeni bir çehre örmek istedikleri bu bölgelerde bugün, kendi “düzen”lerini sağlamak için, “barış ve demokrasi” havariliğine soyunmaktadırlar.

 

Yarı-sömürge ve yeni-sömürge ülkelerde baskı ve zoru esas alan iktidarları, darbeleri, cuntaları destekleyen kendi işbirlikçi piyonlarıyla bu ülkeleri yöneten, ezilen halkların ulusal, toplumsal ve sosyal kurtuluş mücadelelerinin önüne geçmek için her türlü katliamı tezgahlayan, işkencelerin, yargısız infazların yönlendiricisi olan emperyalistlerin bugün tüm dünyada “barış ve demokrasi” vaat etmesinden daha sahtekarca bir şey olamaz.

 

Gelinen aşamada şu anki yapısıyla ülkemiz, emperyalist-kapitalist sistemin ihtiyaçlarını gidermemektedir. Emperyalizmin ihtiyaçlarının karşılanması için İMF, Dünya Bankası, vb. emperyalist kuruluşların emirleriyle, işbirlikçi tekelci kapitalistlerin işbirliğiyle ekonomik ve siyasal alanda yapısal değişimlere gidilmektedir. Özelleştirmeler, sendikasızlaştırma, esnek çalışma ve işsizlik gibi saldırılarla işçi ve emekçiler bir cendereye alınmak istenmektedir.

 

Emperyalizm ve oligarşi bu cendereyi Türkiye işçi ve emekçilerin kurtuluş mücadelesinde önemli bir yer tutmuş olan cezaevlerini de içine alacak şekilde genişletmiştir. Emperyalistler ve işbirlikçileri, devrimci tutsakları “F” tipi adındaki ölüm hücrelerine koymayı hesaplarken, özünde; işçi ve emekçileri daha on yıllarca sessiz sedasız sömürmeyi, geleceğini on yıl daha garanti altına almayı düşünmektedir.

 

Bu nedenle işçi sınıfı için 1 Mayıs’ta, başka devrimci tutsaklar olmak üzere tüm tutsakların insanca yaşam hakkını ve özgürlüklerini savunması kendisi için hayati önem taşıyor.

 

On yıllardır her türlü aracıyla sosyalizm mücadelesini ve idealini yıkmak, öldürmek için uğraşan emperyalist-kapitalist sistem karşısında sosyalizm ideallerini sahiplenmek, mücadele etmek, tarihsel bir görev olarak karşımızda duruyor.

 

Emperyalist-kapitalist sistemin bütün dünyada işçi emekçi sınıflara ve işçi sınıfı ideolojisine saldırılarını böylesine tırmandırdığı bir süreçte; yüzyılı aşkın bir süredir tüm dünyada işçi ve emekçi sınıfların, egemen sınıflara karşı birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs daha bir önem kazanıyor.

 

Emperyalizm globalleşme, küreselleşme masalları karşısında, tüm dünyada işçi sınıfının mücadele geleneğini temsil eden 1 Mayıs’a çıkmak, işçi sınıfının ideolojisi olan sosyalizmi öne çıkarmak bugün tarihsel bir önem taşıyor. Bunun bilincinde olan egemenler, 1 Mayıs’ın içeriğini boşaltmak, onu zararsız, kendisi için tehlikesiz, işbirlikçi sarı sendikaların güdümünde sönük geçen bir kutlamaya dönüştürmek için ellerinden geleni yapıyorlar. İşçi sınıfının tarihsel mücadelesinden, ideolojisinden koparılmış, basit ekonomik hak kırıntılarından ibaret taleplere kilitlenmiş bir içeriğe sığdırmaya çalışıyorlar 1 Mayıs’ı.

 

Buna izin vermeyelim.

 

İşçi sınıfının birlik, dayanışma günü olan 1 Mayıs’ı içeriğine uygun olarak kutlamak için 1 Mayıs alanlarını doldurmayınız.

 

1 Mayıs alanlarında sınıflar ortadan kalkmadıkça sınıflar mücadelesinin de sona ermeyeceğini kapitalizmin insanlığının geleceğini temsil edemeyeceğini, tek kurtuluşun sosyalizm olduğunu haykırmalıyız.

 

Tarih boyunca 1 Mayıslar işçi sınıfının ideolojisinin geniş kitlelere götürülmesini de, sınıf mücadelesinin yükseltilmesinde mihenk taşı olmuştur. Yine öyle olacaktır.

 

“F” tipi adındaki tecrit ve ölüm hücrelerine konulmak istenen işçi ve emekçilerin geleceğidir. 1 Mayıs bu geleceğe sahip çıkmanın adı olacaktır.

 

1 Mayıs alanları bizimdir, bizim olacaktır.

 

YAŞASIN 1 MAYIS!

 

YAŞASIN PROLETARYA ENTERNASYONALİZMİ!