Dünya

Gerçek Barış, Devrim Mücadelesiyle Gelen Barıştır! (*)

 

(*Bu yazı ilk defa Mart 2013 tarihli Devrimci Çözüm Dergisi’nin 3. sayısında yayımlanmıştır.)

 

Dünya ezilen ve sömürülen emekçi halklarının devrim ve sosyalizm mücadelesi birçok ülkede devrimci örgütlerin öncülüğünde devam etmektedir. Bu ülkelerden biri olan Latin Amerika ülkelerinden Kolombiya'da da bu mücadele 1964 yılından beri Marksist-Leninist bir hareket olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC) ve Marksist bir hareket olan Ulusal Kurtuluş Cephesi (ELN) tarafından silahlı mücadele temelinde sürdürülmektedir. Yarım asra yakın bir süredir emperyalizme ve oligarşiye karşı gerilla örgütleri tarafından verilen devrimci silahlı mücadele, bu uzun zaman dilimi içerisinde kimi zaman ağır bedeller ödeyerek kimi zaman ise oligarşiye darbeler vurarak Kolombiya işçi ve köylülerinin büyük desteği ve sahiplenmesi ile devam etmektedir. İki devrimci hareketin on binleri aşan gerilla ordularıyla yılardır verdikleri silahlı mücadele sadece Kolombiya halklarının değil, dünya emekçi halklarının da sempatisini kazanmıştır.

 

Tüm dünyada baskı ve sömürüye dayalı egemenliğini kurmak isteyen emperyalizm, Kolombiya topraklarının yarısına yakın bir bölümünde söz sahibi olan FARC ve ELN'yi her dönem hedef tahtasına oturtmuştur. Gerek işbirlikçi oligarşinin ordu ve polisiyle gerekse de “ölüm mangaları” adını verdikleri kontr-gerilla çeteleriyle her türlü saldırıyı uygulamıştır, uygulamaya devam etmektedir. Askeri saldırılarla birlikte politik ve ideolojik saldırıları da kesintisiz uygulamaya devam eden emperyalizm, devrimci örgütleri ortadan kaldırarak Kolombiya özgülünde Latin Amerika'da hatta dünyada devrimci mücadele veren örgütleri tasfiye etmek ve kendisine “dikensiz gül bahçesi” yaratmak istemektedir.

 

İşte tam da bu noktada askeri saldırılarına kesintisiz bir biçimde devam ederken, politik ve ideolojik saldırılarını da yoğunlaştırmıştır. Kolombiya’da 1988 ve 1999 yıllarında iki kez denediği ancak bir başarı kazanamadığı “barış” görüşmelerini (teslim alma görüşmelerini) 2012 yılında bir kez daha başlatmıştır. Emperyalizm, her türlü baskı ve zoru kullanarak yok edemediği FARC ve FARC özelinde devrimci mücadeleyi “siyasal çözüm” demagojisiyle tasfiye etmeyi planlamaktadır.

 

Emperyalizmin Kolombiya'da bir kez daha gündeme getirdiği ve sadece fiziki tasfiyeyi değil, etkisi ve önemi çok daha fazla olan ideolojik tasfiyeyi hedefleyen “barış” görüşmeleri saldırılarının geçmişi çok gerilere dayanmaktadır. 1980'li yıllarda başlayan ’90’larda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla hızlandırılan tasfiyecilik saldırıları silahlı mücadele yürüten birçok örgüte sınıfsal ve ulusal mücadeleye “siyasal çözüm” söylemi üzerinden başlatılan “barış” görüşmeleriyle denenmiştir.

 

Özellikle sosyalist ülkelerde geri dönüşün yaşandığı '90'lı yıllar, devrimci hareketler üzerinde olumsuz bir etki yaratmış, kendi özgüçlerine olan güvenlerini sarsmış, devrim ve sosyalizm inançlarının yitirilmesine neden olmuştur. Birçok devrimci örgüt yaşanılan askeri, politik ve ideolojik saldırıların etkisiyle silahlı mücadeleden vazgeçerek kendilerini halk düşmanları ile “barış” masasında bulmuşlardır. El Salvador'da FLMN'nin, Guatemala'da URGN'nin silahlı mücadeleyi “barış” masasında terk ederek yasal-parlamenter mücadeleye geçmeleri bu ideolojik tasfiyecilik rüzgârın sonucudur. Silahlı mücadele veren örgütlerin tasfiyesi sadece FLMN ve URGN ile sınırlı değildir. Aynı dönemlerde farklı biçimlerde birçok ülke devrimci hareketinde benzer süreçler yaşanmıştır. Dünyada yaşanan örneklere baktığımızda Nikaragua'da Sandinist Cephe, Meksika'da EZLN farklı biçimlerde de olsa bu süreci yaşayarak yasal-parlamenter mücadeleye geçmişlerdir. Aynı dönemlerde ülkemizde de devrimci hareketler bu tasfiyecilik dalgasından etkilenerek ideolojik-politik-felsefi olarak tasfiye sürecine girerek örgütsel bir şekilde buna uygun örgütsel şekillenmeler yaratmışlardır. Son olarak yakın süreçte IRA ve ETA da aynı saldırılara maruz kalarak düzenli uyumlu hale getirilmiştir/getirilmektedir.

 

Yaklaşık bir yıl önce başta ABD olmak üzere emperyalistlerin direktifleriyle Kolombiya Devleti aracılığıyla FARC ile başlatılan “barış” görüşmeleri 2012 yılının Şubat ve Ağustos aylarında yapılan gizli görüşmelerle başlamış olup, 28 Ağustos'ta Kolombiya Cumhurbaşkanı Juan Manuel Santos tarafından resmen açıklanmıştır. Direkt devlet yetkilileri ve FARC yetkilileri arasında sürdürülen ilk resmi görüşme 17 Ekim tarihinde Norveç'in başkenti Oslo'da yapılmıştır. (Birçok ülke devrimci örgütleriyle –bizde de PKK- yapılan “barış” görüşmelerinde Oslo’nun seçilmiş olması emperyalizmin böylesi süreçlerde Norveç’e özel bir misyon yüklediğini göstermektedir.) Görüşmeler Norveç'in ve Küba'nın garantörlüğünde, Şili ve Venezüella'nın gözlemciliğinde iki tarafın temsilcileri arasında sürdürülmektedir.

 

Oslo'da yapılan ilk resmi görüşme dünya basınının önünde tarafların yaptıkları kısa birer basın açıklaması ile başlatılmış, kasım ayında Küba'nın başkenti Havana'da devam edileceği belirtilerek, genel çerçeve ve ana maddeler açıklanmıştır. Başlatılan görüşmelerin ana maddeleri şunlardır: Toprak reformunun yapılması, ülkede yaşayan herkesin demokratik siyasete katılımın sağlanması, çatışmaların sona erdirilmesi, uyuşturucu sorununa bir çözüm getirilmesi, kurbanlar sorununun çözülmesi ve maddelerin onaylanarak hayata geçirilmesidir. Ayrıca ülkedeki diğer devrimci örgüt olan ELN dahil olmak üzere tüm halkın yapılacak görüşmeler hakkında bilgilendirilmesi ve sürece katılması noktasında bir mutabakat sağlanarak çağrılar yapılmıştır.

 

Taraflar arasında ilk resmi görüşmelere başlanmadan Eylül ayında FARC tarafından yapılan karşılıklı ateşkes önerisi Kolombiya devleti tarafından kabul edilmemiştir. Havana’da yapılacak ikinci resmi görüşmeler öncesinde 20 Kasım’da bir açıklama yapan FARC, “taraflar arasında anlayış atmosferini geliştirmek için” 2 aylık tek taraflı bir ateşkes ilan etti. İkinci resmi görüşmeler devam ederken ve FARC’ın tek taraflı ateşkesine rağmen Aralık ayının başlarında Kolombiya Ordusu tarafından FARC’ın üç ayrı askeri kampına bombalı saldırı düzenlenerek 20’ye yakın gerilla şehit düştü.

 

Tüm bu yaşananlara rağmen görüşmelere devam edilmiştir. İki tarafında kabul ettiği üzere halkın bilgilendirilmesi ve sürece katılması noktasında Aralık ayının ortasında “masa tartışmaları” adında bir internet sitesi açılarak hem devam eden süreçle ilgili bilgilendirmeler yapılmış, hem de 26 Ağustos 2012’de mutabakata varılan genel anlaşma metni yayımlanmıştır. Sitenin açılmasında amaçlanan diğer bir nokta da halkın bilgilendirildiği bu sürece katılımını sağlamak, bunun için gerekli yol ve yöntemlerin belirtilmesidir.

 

Emperyalistler kıta üzerinde Kolombiya dahil bir çok ülkede kurdukları işbirlikçi iktidarlar aracılığıyla bir denetim kurmuş olsalar da silahlı mücadeleyi savunan ve yürüten örgütler her daim bir engel olarak karşılarında durmuş ve emperyalistler devrimci örgütlerden kurtulmanın yollarını aramışlardır. Kolombiya Latin Amerika kıtasında hem jeo-stratejik konumu nedeniyle hem sahip olduğu yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla hem de iklimi ve doğasıyla uyuşturucu ekimine uygun bir yer olması nedeniyle her dönem emperyalistlerin ilgi odağı olmuştur. İş başına getirdikleri işbirlikçi iktidar aracılığıyla Kolombiya’yı arka bahçesi gibi kullanan emperyalistler dünya uyuşturucu ekiminin çok büyük bir kısmını buradan sağlayarak ciddi mali kazançlar elde ederken, bunun yanında kendileri için Kolombiya’yı kontr-gerilla eğitim merkezi haline getirmişlerdir. (Emperyalistler burada yetiştirdikleri ve sayıları binleri aşan kontr-gerilla ordularıyla Nikaragua devrimini bastırmada olduğu gibi dünyadaki birçok halk hareketini bastırmak için özel ordular yetiştirmekte ve yeri geldiğinde kullanmaktan çekinmemektedirler.)

 

Kolombiyalı devrimci örgütler verdikleri mücadele ile bir yandan halkın kurtuluşu için savaşırken, diğer yandan emperyalistlerin ülke toprakları üzerinde yapmak istedikleri gerek askeri gerek ekonomik ve politik tüm kirli işleri yapmasına engel olmaktadır. Emperyalistler kendileri için bu kadar büyük bir önem taşıyan ve her türlü kirli işi için kullanmak istedikleri Kolombiya’da baskı ve sömürü sistemini herhangi bir engel ve dirençle karşılaşmadan “sorunsuz” gerçekleştirmek istemektedirler. Daha önce iki kez denemelerine rağmen başaramadıkları “siyasal çözüm” demagojisiniin tekrardan ısıtılarak gündeme getirilmesi bundandır.

 

Bir kez daha “barış havarisi” kesilen emperyalizm, dünya basını aracılığıyla dünya halklarının gözü önünde başlattığı “resmi barış görüşmeleriyle”, halkların kurtuluş mücadelesini veren örgütler şahsında dünya halklarına ideolojik ve politik saldırılarını “şeffaflık” maskesi altında sürdürmekte, bilinçlerde yanılsama yaratmayı amaçlamaktadır. Şeffaflık maskesi takan emperyalizm Kolombiya’da yaptığı uyuşturucu ekimi ve ticaretinden, halklara karşı oluşturduğu kontr-gerilla eğitim merkezlerinden, emekçi halkları nasıl sömürdüğünden, yeni-sömürge ülkeleri nasıl kendisine bağımlı hale getirdiğinden, “demokrasi”, ”insan hakları” “özgürlük” söylemi altında yürüttüğü savaşlardan bahsetmelidir!

 

Yapılan “barış” görüşmelerinin (teslim alma görüşmelerinin) her aşamasında işbirlikçi iktidar özelinde emperyalistler, ülkedeki silahlı mücadele yürüten diğer devrimci örgüt ELN’ye de sürekli olarak görüşmelere katılım çağrısı yapmaktadır. Aynı çağrı daha büyük bir istekle FARC tarafından da yapılmaktadır. Emperyalistler ELN’ye yaptıkları çağrı ile O’nu da “barış” masasına oturtarak tasfiye etmeyi amaçlarken, FARC ise sürdürdüğü görüşmelere meşruluk kazandırmak(!), deyim yerinde ise suçuna ortak bulma telaşı ile hareket etmektedir.

 

Bu noktada ELN’nin tavrına baktığımızda, yaptığı açıklamalardan başından itibaren süreçten haberdar olduğunu, olumlu karşıladığını ve açık olduğunu belirtmiş ve genel olarak “barış” görüşmelerindeki tavrını ortaya koymuştur.

 

Tüm görüşmeler süresince halka da gerek emperyalistler gerekse FARC tarafından yapılan katılım çağrıları sürmektedir. Bu katılım çağrılarının amacı da yine aynı şekildedir. FARC, Kolombiya emekçi halkını da sürece katarak yaptığı görüşmelerin ve bunun bir tarafı olması durumunun meşruluğunu sağlamaya çalışırken emperyalistler ise başta Kolombiya halkı olmak üzere tüm dünya emekçi ve ezilen halklarına “silahlı mücadelelerin devrinin kapandığı” demagojisini yayarak, devrim ve sosyalizme olan inancı kırmak istemektedir.

 

Halkların Gerçek Kurtuluşu ve Barış, Devrimci Mücadeleyle Sağlanacaktır!

 

Başta ABD emperyalizmi olmak üzere birçok emperyalist ülkenin baskı ve sömürü sistemini kurduğu, uyuşturucu ticaretinden kontr-gerilla eğitim merkezi ve ordularına kadar her türlü kirli işini yaparak “arka bahçesi” olarak gördüğü Latin Amerika’daki Kolombiya’da devrimci hareketler tüm bu ekonomik, askeri, politik ve ideolojik saldırılara rağmen devrimci mücadelelerini sürdürmektedirler.

 

Marksist-Leninist bir hareket olan ve yaklaşık 50 yıldır devrim mücadelesini tüm bu ağır koşullar altında sürdüren FARC, devrim mücadelesinin uzun soluklu bir mücadele olduğunu ve kurtuluşun ancak silah başında savaşarak uzun süreli gerilla savaşı/halk savaşı ile gerçekleşeceğini bilen, kabul eden ve sürdüren bir harekettir.

 

Yine FARC gerek teorik olarak gerekse de pratik olarak verdiği mücadeleler ile emperyalistleri ve işbirlikçi iktidarı yakından tanımıştır. Emperyalistlerin ve onların kuklası işbirlikçi iktidarların karlarına kar katmak dışında bir dertleri olmamıştır. Bunun için her türlü baskı ve zoru kullanarak, gerektiğinde katliamlar ve savaşlar çıkartarak sömürü düzenlerini sürdürmek dışında hiçbir amaç ve düşünce taşımamışlardır.

 

Yarım asra dayanan mücadele tarihiyle FARC, hem kendi deneyimlerinden hem de diğer devrimci hareketlerin “barış” görüşmelerinden çıkan sonuçların neler olduğunu bilmektedir. Bu görüşmeler sonucunda halk için yararlı ve olumlu herhangi bir sonuç ortaya çıkmazken, halkın örgütlü gücünün dağıtılıp yok edildiğini, karşılarında örgütlü bir güç kalmayan emperyalistlerin baskı ve sömürüyü daha da arttırdıklarını, daha da pervasızlaştıkları gerçeği ortadadır. Tek tek yaşanan belli başlı örneklerde gerçeklik çok daha somut bir biçimde görülmektedir.

 

Nikaragua’da FSLN-Sandinistler silahlı mücadeleyle elde edilen kazanımları seçimlerle emperyalizme ve oligarşiye teslim etmiştir. Meksika’da EZLN-Zapatistalar verdikleri silahlı mücadeleyi konjonktürdeki gelişmelerden etkilenerek sık sık ateşkeslerle kesintiye uğratmış ve nihayetinde aynı yasal noktaya varmaktan kurtulamamıştır. Guatemala’da URNG’nin 36 yıllık devrimci mücadeleyle elde edilen kazanımların 6 yıl süren “barış” görüşmeleriyle emperyalizme ve oligarşiye teslim edildiğini, “barış” imzalanarak yasal-parlamenterist mücadeleye geçildiğinde elde edilen birkaç “koltuk” dışında hiçbir şey kazanılmadığı ortadadır. Emekçi halkın yaşadığı baskı ve sömürü artarken, var olan açlık ve sefalet daha da yoğunlaşmıştır. Yine El Salvador’da FLMN 1992 yılında yapılan “barış” anlaşmasıyla silahlı mücadeleyi terk ederek parlamentarizme geçmiş, kazanımlar yasal mücadeleye kurban edilmiştir. Nihayet 2009 yılında iktidara gelen FLMN’ye rağmen ülkedeki emekçi halkın durumu Guatemala ya da diğer Latin Amerika ülkelerinden farklı değildir.

 

Yukarıda yazılan örneklerin dışında aynı süreçte ve sonraki yıllarda da emperyalizmin “barış” adı altında tasfiye etme-teslim alma saldırılarına devam etmiştir. Son olarak İRA ve ETA örnekleri farklı biçimlerde yaşansa da aynı sonuca ulaşmış, devrimci örgütler ya tamamen teslim alınmış ya da güçleri dağıtılarak etkileri azaltılmış/etkisizleştirilmiştir.

 

Tüm yaşanan deneyimler bir kez daha göstermiştir ki, elde edilen birkaç kırıntı dışında herhangi bir kazanım elde edilmemiş, bir kalıcılık sağlanamamıştır. Halkların devrim ve sosyalizm umudu yok edilmiş, düzenin sistemli saldırıları karşısında yalnız kalmış, halkın örgütlü gücü devrimci hareketler tasfiye edilmişlerdir. Emperyalizm çeşitli isimler altında ve biçimlerde yaptığı saldırılarla örgütlerin sadece fiziki tasfiyesini değil, ideolojik ve politik olarak da tasfiyesini amaçlamıştır. Özellikle ideolojik tasfiye çok daha önemle ve ağırlıkla üzerinde durulan esas temel haline gelmiştir.

 

Kolombiya’da bir kez daha sergilenen “barış” görüşmeleri tasfiye etme-teslim alma oyununa bulunan kılıftır. Teorik olarak ortada duran gerçek yaşanan birçok pratik deneyimle doğrulanarak göstermiştir ki, halkların gerçek kurtuluşu yaşanılan tüm baskı ve zora rağmen ancak ve sadece savaşılarak elde edilecektir. FARC başta olmak üzere ELN, yeni toplumların ebesi zoru, devrimci zoru yükselterek halklara gerçek anlamda bir kurtuluşu sağlayabileceklerdir. Gerçek barış sadece devrimle, sosyalizmle elde edilecektir!