Gündem

Merhaba...

 

7 Mart 2016

 

Yaşadığımız coğrafya önemli bir dönemeçten geçmektedir. Ekonomik ve siyasi krizin dibe vurmuş hali, sistemin ve devletin tıkanıklığını da beraberinde getirmiştir. Oligarşi bu tıkanıklığı aşmak için hem eski hem de yeni politikaları hayata geçirmektedir.

 

Oligarşi içi çelişkilerin keskinleştiği bu süreçte, emperyalizm ve yerli işbirlikçisi oligarşinin ihtiyaçları doğrultusunda (Büyük Ortadoğu Projesi –BOP- ve Ilımlı İslam Projesi’nin iflas etmesine rağmen) dini temelli bir parti olan AKP eliyle rejim değişikliği yaparak başkanlık sistemiyle bu tıkanıklığı aşmak istemektedir.

 

Ne var ki, oligarşi içi çelişkilerin had safhaya ulaştığı mevcut süreçte, bu değişikliğe karşı ciddi bir direnç yaşanmaktadır. Gerek muhalefet partileri gerek AKP’nin kendi içinde yaşanan çelişkiler gerekse de keskinleşen Cemaat-AKP iktidarı çatışması da dahil olmak üzere, oligarşi içi belli kesimlerin söz konusu rejim değişikliğine karşı direncini göstermektedir.

 

Ayrıca bugün Kürdistan’da savaşı sürdüren TSK, bu rejim değişikliğine ses çıkarmıyor olsa da (Kürdistan’daki savaşı R. T. Erdoğan’ı kullanarak yürütse de) bu değişikliğin önündeki en ciddi engel geçmişte tasfiye edilen TSK’nın kendisi olacaktır. (Erdoğan iktidarının sonunu hazırlayan da TSK olacaktır.)

 

Asıl hedefi olan başkanlık-diktatörlük sistemine ulaşmak için “Çözüm Süreci”ni payanda olarak kullanan Erdoğan iktidarı böylece hem hedefine ulaşmış olacak hem de Kürt Siyasi Hareketi’ni tasfiye etmiş olacaktı.

 

Genelde Ortadoğu özelde Suriye’de yaşanan gelişmelerdeki Kürt Hareketi’nin önemli bir aktör durumuna gelmesi oligarşi ve devlet açısından bir tehlike yaratmıştır. Bu tehlikeyi gören Erdoğan iktidarı “Çözüm Süreci”ni feshederek Kürdistan’daki kanlı süreci iade-i itibar vererek yeniden sahaya sürdüğü TSK’ya ihale etmiştir. Bugün tüm şiddetiyle süren bu savaş, Kürt halkını topyekûn yok etme amacıyla sürdürülmektedir. Bu savaşla TSK hem geçmiş sürecin intikamını almakta, hem de kaybolan güvenini yeniden sağlamaya çalışmaktadır.

 

Türkiye ekonomisinin derinleşen krizine çare olması itibariyle de bu savaş gündeme getirilmiştir. Kürdistan’da devam eden bu savaşın faturası her zaman olduğu gibi halklara kesilmektedir. İşsizlik, yoksulluk, açlık, zamlar, hak gaspları diz boyu sürerken, hırsızlık ve yolsuzluklara da hız kesmeden devam ederek yandaşları her geçen gün daha da palazlandırmaktadır. (Krizden nemalanan sermaye kesimi –ki bunların çoğu yandaştır- daha fazla kar amacıyla ülkenin tüm doğa ve tarihi dokusunu en son Artvin-Cerattepe’de olduğu gibi talan etmekten çekinmemektedir.) Mevcut iktidarın yaşanan ekonomik krize çare üretecek bir pozisyonu da, bir niyeti de yoktur.

 

Ekonomik krizin bu denli derinleşmesi egemenleri ve devleti korkutan bir durum olduğu için, faşizmi daha şiddetli uygulama ihtiyacı duymaktadır. Sürekli faşizmle yönetilen ülkemiz tarihinde darbe dönemlerini de aşan bir faşizm uygulaması söz konusudur. (Bu faşizmin AKP ile ilgisi yoktur, oligarşinin-düzenin-devletin bekası içindir. AKP sadece uygulayıcısıdır. Tıpkı 12 Eylül faşist cuntasının açık faşizminde olduğu gibi.)

 

Tüm bu yaşananlar yönetenlerin yönetemez hale geldiğini bir kez daha göstermektedir. Ne var ki; devrimci mücadelenin cılızlığı bu durumu halklar lehine çevirememektedir.

 

Yaşanan toplumsal çelişkileri çözmek; köhne, yoz ve baskıcı bu düzeni değiştirmek örgütlenmiş halklarla mümkün olacaktır.

 

Tam da bu noktada içinde bulunduğumuz Mart ayı taşıdığı tarihselliğiyle yol göstermektedir.

 

Dünya emekçi kadınlarının mücadele bayrağını yükselttiği gündür Mart…

 

Proletaryanın egemenlere korkulu rüyalar yaşattığı ilk muzaffer başkaldırısı olan Paris Komünü’dür Mart…

 

Sosyalizmin kuramcısı Marks ve uygulayıcısı Stalin’i yüreklerimize, bilincimize gömdüğümüz aydır Mart...

 

Yedi devrimcinin toprağa düşmesiyle, gençliğin anti-faşist mücadelesinde bir dönüm noktasıdır Mart…

 

Geçmişten geleceğe uzanan bizlerin yarınlara yürüyüşümüzün öncüsü olan, Türkiye devrim tarihinin manifestosu olmaya devam eden Kızıldere’dir Mart…

 

Umutsuzluğa, inançsızlığa, yılgınlığa, kaçkınlığa, teslimiyete ve tasfiyeciliğe karşı mücadelenin sembolü ve geleneğin geleceğe taşınmasının adıdır 6 Mart…

 

Devrim yolunda yitirdiğimiz tüm şehitlerimiz adına mücadele bayrağını daha da yükselttiğimiz bir aydır Mart…

 

BIJİ NEWROZ!

 

YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞİLİĞİ!

 

KIZILDERE SON DEĞİL, SAVAŞ SÜRÜYOR!

 

6 MART ŞEHİTLERİ YOLUMUZU AYDINLATIYOR!